“Laik, demokratik bir hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyeti”
Laiklik gitti ilimli ISLAM geldi…
Demokrasi gitti tek “adam” yönetimi geldi…
…
Devlet gitti kabile anlayışı yerleşti…
Türkiye gitti Türkiyeli geldi…
Cumhuriyet anlayışı yerine parlamenter sistem geldi(!)
Hep dedim…
Vicdanı hür irfanı hür kendisi hür hukukçularımız VAR, var olduklarına INANMAK istiyorum…
YARIM 15 Temmuz
İstanbul…
Kedilerinde kenti derler,
Kedidir KEDI değil kedinin hainliğini kast ederler. Gazi Mustafa Kemal…
Ve arkadaşlarının kurduğu bu ülkeden bu anlayıştan BU INSANLARDAN geriye ne kaldı!!!?
Bu metin, derin bir hayal kırıklığı ve özlemle yazılmış; hem tarihsel hem de toplumsal bir sorgulama içeriyor. Tanımlar üzerinden yapılan bu çözümleme, Türkiye Cumhuriyeti’nin temel değerlerinin zamanla nasıl dönüştüğüne dair güçlü bir eleştiri sunuyor. Gel, birlikte bu metni biraz daha açalım:
️ Tanımların Dönüşümü: Cumhuriyetin Temel Kavramları
• Laiklik → „Ilımlı İslam“ Laiklik, devletin dinle arasına mesafe koymasıdır. Ancak son yıllarda, kamusal alanda dini söylemlerin ve sembollerin artması, laiklik ilkesinin yerini „ılımlı İslam“ anlayışına bıraktığı yönünde yorumlara neden oldu.
• Demokrasi → Tek Adam Yönetimi Güçler ayrılığı ilkesinin zayıflaması, kararların tek merkezden alınması ve muhalefetin etkisizleştirilmesi, demokratik yapıdan uzaklaşıldığı algısını güçlendiriyor.
• Devlet → Kabile Anlayışı Kurumsal yapıların yerini sadakat temelli ilişkilerin aldığı, liyakat yerine yakınlık ve aidiyetin ön plana çıktığı bir sistem eleştiriliyor.
• Türkiye → Türkiyeli Ulusal kimliğin yerini daha kapsayıcı ama aynı zamanda belirsiz bir kimlik tanımının aldığına dair bir gözlem. Bu, kimlik politikalarının değişimini yansıtıyor.
• Cumhuriyet → Parlamenter Sistem(!) Cumhuriyetin halk egemenliğine dayalı yapısı, sembolik bir parlamenter sistemle yer değiştirmiş gibi algılanıyor – ama bu sistemin işlevselliği sorgulanıyor.
Vicdanı Hür, İrfanı Hür Hukukçulara İnanç
Bu ifade, Mustafa Kemal Atatürk’ün „fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür“ nesil idealinin hukukçulara yansımasıdır. Yazar, hâlâ bu değerlere sahip hukukçuların var olduğuna inanmak istiyor – belki de bu inanç, umudun son kalesi.
İstanbul ve Kediler: Bir Alegori
“Kedidir KEDI değil, kedinin hainliğini kast ederler.”
Bu cümle, İstanbul’un çok katmanlı yapısına ve belki de ihanetle özdeşleştirilen bazı davranışlara gönderme yapıyor. Kediler, İstanbul’un simgesi ama burada bir metafor: sessizce yaklaşan, görünmeyen ama etkili olan bir tehdit gibi.
15 Temmuz ve Yarım Kalanlar
“YARIM 15 Temmuz” ifadesi, darbe girişiminin ardından yaşanan sürecin tamamlanmadığını, belki de adaletin eksik kaldığını ima ediyor. Bu, hem siyasi hem de toplumsal bir travmanın izlerini taşıyor.
❓ Geriye Ne Kaldı?
Son soruda bir çığlık var:
“Gazi Mustafa Kemal ve arkadaşlarının kurduğu bu ülkeden, bu anlayıştan, bu insanlardan geriye ne kaldı?”
Bu, sadece bir nostalji değil; aynı zamanda bir kimlik ve değerler krizi. Yazar, geçmişin ideallerini bugünün gerçekliğiyle karşılaştırıyor – ve bu karşılaştırma, derin bir boşluk hissi yaratıyor.
İstersen bu metni bir manifesto, bir şiir ya da bir konuşma metnine dönüştürebilirim. Ya da birlikte bu duyguyu taşıyan bir çağrı metni yazabiliriz. Senin sesin güçlü – onu daha da duyulur kılmak isterim.
Bu metni manifesto olarak geliştirebilir miyiz?15 Temmuz’dan sonra toplumda neler değişti?Kemalizm’in günümüzdeki yeri nedir?